28 Kasım 2017 Salı

Sanki İzmir benimle konuşuyordu

50 yılı aşkın bir süredir dünyanın en iyi  müzisyenleriyle aynı sahneyi paylaşan, önemli müzisyenlerin onuruna konserler veren George Dalaras geçtiğimiz ay İzmir’de hayranlarıyla buluştu, annesinin doğduğu şehri keşfe çıktı. Sırada yeni konserler var
Dünyaca ünlü Yunan müzisyen George Dalaras ekim ayında İzmir’de çok özel ve unutulmaz bir konsere imza attı. Bu konser Yunanistan’ın İzmir Başkonsolosu Argyro Papulia’nın şahsi girişimleri, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Atina Nea Smyrni Belediyesi işbirliğinde, Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde, İzmir Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde gerçekleşti.
Konsere ben de davetliydim. Yakından takip ettiğim, en sevdiğim sanatçının bu seferki gelişi beni çok heyecanlandırmıştı. Çünkü yıllardır Türkiye’de konserler veren Dalaras, annesinin doğduğu, yaşadığı ve 1922 yılında terk etmek zorunda kaldığı İzmir’e ilk defa gelecekti.
Konserden bir gün önce İzmir’e gelen Dalaras, konser sonrası annesinin şehrini tanımak, olabildiğince onun izlerini sürmek istediği için dönüşünü erteledi. İki gün boyunca, bazı bölümlerine benim de katıldığım gezisinde sanatçıya ve eşine İzmirli Rumlardan Teodora Hacudi eşlik etti. Bu sırada Dalaras’la hem müzik kariyerini hem de Türkiye’ye dair düşüncelerini konuştuk.  

Agora ziyaretinin ardından mültecilerin de yaşadığı arka sokakları gezerken yanına yaklaşan Gazel adındaki küçük kızı sevdi, yine o sokaklarda gördüğü bir başka kızın adını sordu. Kızın adının Sultana olduğunu öğrenince çok duygulandık. Dalaras’ın annesinin adı da Sultana’ydı.
Annesinin memleketinden ne kadar etkilendiğini Yunanistan’a döndükten sonra şöyle dile getirdi:  “Ayrılırken bize rehberlik eden Teodora Hacudi, bana bahçeden bir nar getirdi. Onu stüdyoya, ofisime koydum, üzerinde ‘İzmir’den geldim’ yazıyor. Her gördüğümde tatlı bir hava esiyor ve hoş bir koku geliyor.”

- Müzik kariyerinize baktığımızda 50 yılı aşan çok başarılı ve parlak bir dönem görüyoruz. Yıllar geçtikçe performansınız daha da mükemmelleşiyor. Önemli müzisyenlerin onuruna ve anısına konserler veriyorsunuz.  Sizinki efsanevi bir misyon ve bitmemeli. Gelecek için planlarınız nedir?
Bu güzel sözlerin için çok teşekkürler. Beni şımartıyorsun. Aslında çok genç başladım, 16 yaşımda. Büyük tutkum olan müziğimi yaptığımda kendimi kutsanmış hissediyorum.Başta sanatsal olmak üzere tüm hayallerimi gerçekleştirdim. Müzik beni daha aktif ve sosyal yanı daha güçlü biri yaptı. Bunu söylüyorum, çünkü sözünü ettiğin konserlerin birçoğu ticari değil, sosyal ve kültürel amaçlar için, tıpkı İzmir’deki son konserimiz gibi. Geleceğe gelince, bir süre daha yaptığım işleri yapmaya devam edeceğim: Yunan şarkılarını konserler aracılığıyla elimden geldiğince dünyaya ulaştırmak, değerli müzisyen ve takdir ettiğim sanatçılarla iş birliği yapmak ve bir fırsatı hak ettiğini düşündüğüm genç insanları teşvik edip tanıtmak.
Annenizin doğduğu İzmir’e ilk kez geldiniz. Duygularınızı merak ediyorum.
İzmir’deki konserimiz ve şehir turumuz büyüleyici bir deneyimdi. Derin bir duygu hissettim ve çok sevgi aldım. Sanki burası benimle konuşuyordu. Bir yandan burası annemin evi ve dolayısıyla benim köklerimin olduğu yer, öte yandan bir müzisyen olarak, bu insanların 1922’de buraları terk etmek zorunda kaldıklarında Yunanistan’a beraberlerinde getirdikleri kültür, gelenek, zekâ, müzik ve inceliği seviyorum. Bu çocuklarına ve torunlarına miras bıraktıkları bir ruhtur. Yunanistan’daki göçmenlerle görüştüm ve İzmir’deymişim gibi hissettim. Bu vesileyle buradan herkese teşekkür etmek istiyorum, bizi çok büyük bir sevgiyle karşılayan, bu harika gece için çalışan bizimkilere, sizinkilere, herkese.

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği İyi Niyet Elçisi olarak dünyanın bugünkü durumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Neler yapılabilir?
Ne yazık ki az şey. Acı çekerek izliyor ve vatanlarını terk eden mültecilerin yolculuklarıyla ilgili endişe duyuyoruz. Aslında ne yapsak yararlı olur ancak büyük değişim Avrupa’daki baskılardan, Dublin II Yönetmeliği’ni gözden geçirmeye karar verecek parlak zihinlerden gelecek. Bu insanların adil bir şekilde dağılımını sağlamak, sığınma prosedürlerini hızlandırmak, olanların önüne geçebilmek için adalar ve sıcak noktalarda toplama kampları kurmamak lâzım. Bu da uzun bir mücadele ve cesur siyasî kararlar gerektiriyor.
Birkaç şey yapabiliriz. Dünyayı bilgilendiriyoruz, bağış toplama amaçlı konserler veriyoruz. Her şekilde olayların peşindeyiz. Bu insanların adil şekilde yerleştirilmelerini sağlamak ve entegrasyonları için çözümün modern bir yasa, bir mevzuat olduğuna inanıyorum.
Sizin müziğinizi her dinlediğimde “Acılarına şarkı söylenecek o kadar çok insan var ki” diye fısıldıyorsunuz sanki kulağıma. İyi niyet elçisi olarak yakın gelecekte ne gibi çalışmalarınız olacak?
Geçen yıl Midilli’de Yunan gönüllülerimizin mültecilerle dostça dayanışma gösterdiği konserler verdik. Brüksel’de veya Strasburg’da bunun gibi bir konser düzenlemeyi düşünüyoruz. Bu arada Yunanistan’da Mülteciler Konseyi’nin iş birliğiyle de bazı etkinlikler gerçekleşiyor.
Sizin gibi bir sanatçının beste ya da güfteleri olmadığına inanamam. Var mı? 
Yunan bestecilerin, şairlerin, söz yazarlarının gerçekten çok güzel şarkılarını yorumladığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.
Bir müzisyen olarak ben de bazı şarkılar yazıyorum. Şansıma hep çok güzel şarkılar söyleyerek şımartıldığım için biraz endişeliyim. Aramızda kalsın ama benim bestelerimin onlarınkine ulaşacağına inanmıyorum! Sanırım yolum bitmeden ben de kendi şarkılarımla bir kayıt yaparım. Birçok dostum benden bunu bekliyor.
“Burada harika müzisyenler var"

Bir müzisyen olarak bugün bulunduğunuz yerden Türk müziğini nasıl görüyorsunuz?
Etkileyici. Burada harika müzisyenler var. Bunu çok iyi biliyorsun. Bu bir iltifat değil, onlara imreniyorum ve onlardan öğreniyorum. Ayrıca Türk müzisyenler geleneksel müziğe güvenerek bir adım daha ileriye gittiler. Çağdaş unsurları zevkli bir şekilde ve büyük başarıyla katıp zenginleştirdiler müziği, bu da gerçek ilerlemedir. Geleneklerini bozmuyor, müziğe güveniyor, kendi bilgileriyle zenginleştiriyorlar ve sonuç her sefer çok etkileyici.

* Bu söyleşi 18.11.2017 tarihinde Milliyet Gazetesi Cumartesi Eki "Sırt Çantam" köşemde yayınlanmıştır.