16 Ocak 2018 Salı

Az Bilinenler - 4


Kuzey Mezopotamya’dan gelip batı ve kuzeybatıya bağlanan önemli ticaret yollarının kesiştiği bir noktada bulunan Harran, Asurlu tüccarların da önemli uğrak yerlerindendi.

Anadolu ve Mezopotamya arasındaki karşılıklı ticaret binlerce yıl hep Harran üzerinden yapıldı.

Harran’da bulunan höyükte yapılan kazılardan elde edilen buluntular MÖ 6000’li yıllara geri gidiyor, yani Halaf dönemine.

Erken Tunç Çağı’nın önemli dini merkezlerinden biri olan Harran bu özelliğini Asur döneminde de korumuştur. Harran’da bulunan Ay Tanrısı Sin’in Tapınağı’nda Hititler ve Mitanniler arasında Güneş Tanrısı Şamas adına bir antlaşma imzalanır.

Belki buraya kadarını biliyordunuz. Bundan sonrası ilginizi çekecek mi bakalım?

Bahsi geçen bu tapınak Akatça E-HUL-HUL (Tanrının evi) diye adlandırılır.

Günümüze gelen belgelerden Asur kralı Asarhaddon’un şehre kendisinin ve iki veliahtının heykellerini diktirdiğini öğreniyoruz.

Asurbanipal ise küçük kardeşlerinden birini ay tanrısının rahibi tayin eder.

Harran’ın çok az bilinen bir başka özelliği de Asur İmparatorluğunun son başkenti olmasıdır. Bazı iddialara göre Ninive’nin düşmesi ile sona ermiyor Asur imparatorluğu. Son kral Asur Uballit kentin stratejik konumu ve Sin kültürünün önemli bir merkezi olması nedeniyle yönetimi Harran’a taşıdı. Tanrı Asur yaşatır anlamına gelen son kralın adı bile ilk kralın adını kullanarak devleti canlandırma çabasının bir parçasıydı aslında. Ama ne yazık ki kendisi son kral oldu ve Babil ve Med askerlerinin kuşatmasıyla şehir MÖ 610 yılında alındı, Mısır’a kaçan kralın bir yıl sonra şehri kurtarma çabaları sırasında öldüğü tahmin ediliyor. Ortadoğunun büyük gücü Asur böyle son buldu.


Güneydoğu Anadolu ve kuzey Suriye’de bazı köylerde görülen konik örtülü evlerin en anıtsalları Harran’dadır. Bu Asur ve Babil döneminden beri bölgede kullanılan mimari bir özelliktir. Asur’un başkenti Ninive’de bulunmuş bir kabartmada ve bir Babil sınır taşında buna benzer yapılar görülmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder